Hiçbirimiz dedikodu yapmayı sevmesek de(!) dedikodu ve başkaları hakkında fikir beyan etmenin önemi, küçümsenmeyecek bir etkiye sahip görünüyor.

Atalarımız, küçük topluluklar halinde yaşar ve yeni dil becerileri öğrenirken içinde bulundukları köyde herkesi tanıyorlardı. Ötekilerin hal ve hareketlerini, fikirlerini önceden kestirmek ve onları etkilemek sosyal zekanın bir parçasıydı. Zamanla köydekilerin hayatını gözlemleyen, analiz eden ve konuşmaktan zevk alanlar; bunu gereksiz bulanlara göre daha başarılı oldular ve genlerini yüzyıllar boyunca aktarıp bizi de bu dişlinin bir parçası haline getirdiler.

Fakat dilin gelişim süreci, dedikodunun kaynağını bulmamıza yetmiyor.

Dil ve iletişim, sosyal bağları sağlamlaştırmaya yardım eder. İnsanın da içinde bulunduğu primat gruplarında, gruptaki bağları korumak ve güçlendirmek önemlidir. Maymunlar bunu birbirine dokunarak ve birbirlerinin tüylerindeki pislikleri temizleyerek yapıyorlar.

Popüler bir teoriye göre, bu işlem başlangıçta temizlik amacı taşırken zamanla sosyalleşmeye de hizmet etmeye başladı. Fiziksel olarak dedikodunun bu kaynaktan geldiği ve bireyleri birbirine yaklaştırdığı düşünülüyor. Topluluk kalabalıklaştıkça bire bir iletişimden çok, dedikodu yoluyla aynı anda birkaç insanla bağlantı kurmanın ve bilgi paylaşımının daha etkili bir yöntem haline geldiği belirtiliyor.

DEDİKODUNUN GELİŞİMİ

Bir teoriye göre başarılı bir şekilde avlanmak, meyve ve sebze toplamak ve bunları paylaşmak için insanların işbirliği yapması ve diğerlerinin ne yaptığını bilmesi gerekiyordu.

Başka bir teori de ateşi bulan insanoğlunun, sıcak ve güvenli bir ortamda iletişim kurma çabası olduğunu söylüyor.


Dedikoduyla ilgili yaptığı araştırmaları sonucunda Antropolog Jerome Barkow, dedikodunun kendimizi sosyal anlamda diğerleriyle kıyaslayabilme imkanı sağladığını, diğerlerinin gözündeki profilimizi etkileyecek konulara ilgi duyduğumuzu söylüyor. Daha çok yaşıtlarımız ve hemcinslerimiz hakkında konuşuyor olmamızın nedeni ise bu kişilerin evrimsel rekabette başı çekiyor olmaları.

Böylece dedikodunun hem köklü hem de evrimsel açıdan gerekli bir davranış biçimi olduğunu söyleyebiliriz. Tabi ki bireyin zamanını çoğunlukla dedikodu yaparak geçirmesi, psikolojik bazı sıkıntıların göstergesi olabilir.